Değerli dostlarım, tekrardan merhaba. Web sitemde yaşanılan bir teknik aksaklık sonrasında, yeniden beraberiz. Bu geçen sürede iki tane yazı kaleme almıştım. İlki “ Parayı akıllıca yönetebilmek” diğeri ise “ Mağrur olma sultanım “. Yazı isimleri üzerine tıklayarak yazıları okuyabilirsiniz. Dostlarım teknik aksaklıktan dolayı yaşadığımız sıkıntılı sürecin getirdiği zorunlu arayı kapattıktan sonra şimdi gelelim kendi konumuza, yani İki(z) ekonomik kriz konusuna.
Öncelikle Sezar’ın hakkı, Sezar’a. Değerli ağabeyim Prof.Dr. Veysel Ulusoy ile haftada bir, en kötü 2 haftada 1 telefonlaşırız. Değerli hocam, bir sohbet esnasında yaşadığımız süreci “iki(z) kriz” olarak nitelendirmişti. Bu benzetme çok hoşuma gitti, zira doğruydu da.
Dostlarım, Türkiye ne yazık ki iki(z) kriz ile mücadele ediyor. Bu ikizlerden bir tanesi, covid-19 öncesinden devam eden kriz, diğeri ise içinde bulunduğumuz covid-19 küresel ekonomik krizi. Aslına bakarsanız biz Türkiye olarak ekonomik anlamda çok şanslı (!) bir ülkeyiz. Mesela bir kriz gelir, bizi vurur. Arkasından hemen bir küresel olay yaşanır ve bizim kriz, ne hikmetse o küresel olay ile bağlantılı hale gelir. Bu anlattığım olayın en yakın örneğini covid-19 sürecinde yaşıyoruz. Bakın anlamayan için bir kere daha belirteyim: Türkiye’nin covid-19 öncesinde zaten bir ekonomi krizi vardı. Covid-19 üstüne geldi ve biz bu krizlerin genel adını “ covid-19 krizi” koyduk. Hafızayı biraz yoklarsanız, siz de bu ve buna benzer örnekleri çoğaltabilirsiniz.
Beceremediğimiz, başarısız olduğumuz noktada bir günah keçisi aramak, Türk insanının olmazsa olmazıdır. Karşımıza bir düşman, bir kötü belirleriz. Bu sosyal hayatımızda da iş hayatımızda da böyledir. Bu belirlediğimiz düşman, bizden daha büyük olursa, daha güçlü olursa yaşadığımız hikâye daha acıklı olur. Acıklı olan her hikâye kendisine özgü takipçi, destekçi yaratır.
Mesela Rahip Brunson davası. Bir hatırlayın, Amerika ile iplerin kopma noktasına geldiği, küresel piyasanın bunu fiyatladığı ve Dolar/ TL kurunun zıpladığı dönemlerde hükümet tarafından “ Dış Güçler” tanımı kullanılmıştı. “ Dış Güçler “ konusu ülkemizde çok ciddi bir takipçi ve destekçi yarattı. Hükümet doğruları konuşmuyor mu demeye çalışıyorum? Hayır. Belki Rahip Brunson olayında bizim tarafın geçerli sebepleri vardı. Belki sonuna kadar haklılardı. Ama hükümetimizin unuttuğu çok basit bir finans kuralı da vardı: “ Piyasalarda beklentiler alınır, gerçekler satılır”.
Bana kalırsa rahip Brunson davasında hükümetimiz az önce bahsettiğim basit kuralı unutup, haklı olduğumuzu sebepleri ile uluslararası finans dünyasına doğru ifade edememişti. Hal böyle olunca da, olanlar oldu.
Sonuç olarak bu dava aklımızda hep “ dış güçler “ olarak var. Allah aşkına bir söyleyin kaçımız bu “ dış güçlerin “ neden Türkiye’ye saldırdığını, Türk ekonomisinin böylesi bir kur atağına karşı neden bu kadar kırılgan olduğunu düşündü? Ben cevap vereyim, 100 kişide belki 10- belki 15 kişi. Geri kalanımız, az önce belirttiğim gibi “ bir hikâyenin takipçisi, destekçisi” olduk.
İşte dostlarım, Türkiye böyle bir gelenek ile karşıladı covid-19 küresel ekonomik krizini. Yani tüm hikâyenin baş sorumlusu covid-19 oldu. Dedim ya Türkiye ekonomik krizler anlamında şanslı bir ülke. Kırılgan ekonomik yapısı ile Türkiye, krizleri birer ikişer göğüslemeye kalkışırken, hemen bir başka kriz ile karşı karşıya kalıyor. Krizler toplanıyor, çoğu zaman ikiz, çoğu zaman üçüz kriz oluyor. Ama ismi tek oluyor.
Bu düzen böyle ne kadar gider, bilinmez. Bana sorarsanız, böyle gitmeyeceğini bu suçu başkasına atma olayının bir noktada artık tutmayacağını sağır sultan bile biliyor. Peki bu kara düzen, nasıl düzelecek?
Sözün özünü de çözüm kısmına ayırdım. Buyurun, okuyalım.
1- Artık Türkiye kendisi ile yüzleşmeli. Önce içerideki düzenin kesinlikle sorunsuz çalıştığına emin olmalı, ondan sonra bir küresel oyuncu olmaya çalışmalı. Çünkü içeriyi çözmeden dışarıya başlarsak; yumuşak karnımızı bilen diğer oyuncular, hep bizi oradan vuruyor.
2- Kendisini o meşhur “ AB Üyesi “ zamanında ifade edebildiği gibi ifade edebilmeli. Çünkü unutmayın: “ Piyasalarda beklentiler alınır, gerçekler satılır”.
3- Karşısına düşman, kötü belirlemek yerine; karşısına rakip belirlemeli. Bakın her rakip, düşman değildir. Adam gibi rakip, sizi de kendisini de geliştirir.
Peki, dostlarım: Bu saydıklarım ne zaman olur?
Onu da zaman gösterecek…
Bu yazım , Mersin İmece Gazetesi’nde 15 Haziran 2020 günü yayınlanmıştır.
Yazıyı kaynağından okumak için burayı tıklayabilirsiniz.
Bana ulaşmak için iletişim sekmesini kullanabilir veya yazıya yorum yapabilirsiniz.